Eşsosyallik
Eşsosyal kelimesi ilk olarak bir psikolog ve psikoanalist olan John Flugel tarafından 1927 yılında kullanılmıştır. Bu kelime, aynı cinsiyetten olan bireyler arasındaki toplumsal bağları ifade eder. Eşsosyal terimi, özellikle erkeklik ve erkek egemen toplumlardaki erkek ilişkileri bağlamında inceleme yapılan çalışmalarda kullanılmaktadır. Erkekler arasındaki sözlü ve yazılı olmayan anlaşmalar bütünü olarak ele alabileceğimiz patriyarkal pratikler, eşsosyal bağların kuvvetli olduğu topluluklar ve toplumlar içerisinde daha baskın şekilde kendilerini gösterirler. Kişiler arası bağların kuvveti, özellikle mağdur suçlayıcılık ve failin korunması gibi noktalarda birçok davada ve olayda kendisini göstermektedir. Erkeklerin birbirlerine ve patriyarkaya olan bağlılıkları sebebiyle kadınların mağdur ve erkeklerin fail durumunda bulundukları durumlarda erkeklerin ceza alma ihtimalleri düşmektedir. Türkiye özelinde inceleyecek olduğumuzda, cinsel istismar vakaları da dahil olmak üzere, birçok vakada iyi hâl indirimi uygulandığını görmemiz mümkün olacaktır. Bu durum, özellikle dini ve kültürel sebeplerle erkeklerin birbirlerini korudukları durumlara örnek olarak verilebilir. Erkekler arasındaki eşsosyal bağlar çoğunlukla faillerin korunması, erkek suçluların aklanması, kadınların ve çocukların haklarının yok sayılması gibi durumlarda kendisini gösterirken kadınlar arasındaki eşsosyal bağlar kendisini kadın dayanışması, mağdurun korunması gibi patriyarkal pratiklerin dışındaki noktalardan göstermektedir. Asya toplumları üzerinden inceleyecek olduğumuzda dini baskıların ciddi bir biçimde kendini gösterdiği ve kültürel olarak kadınların erkeklerden aşağı görüldüğü Hindistan, Çin, Filipinler gibi ülkelerdeki erkeklerin diğer erkekler tarafından korunmalarını örnek göstermemiz mümkün olacaktır. Özellikle tecavüz vakalarındaki ceza oranlarının düşüklüğü, faillerin bulunması konusunda polislere olan güvensizlik ve cinsel saldırı vakalarının birçoğunun bu sebeplerle yargıya taşınmıyor oluşu, erkekler arası eşsosyal bağların ve fail korumacılığın bir sonucu olarak kendini göstermektedir. Özellikle erkek gruplarınca kadınlara karşı işlenen suçların göz ardı edilmesi sıkça rastlanan bir durumdur. Belirli bir suçu tek bir erkeğin işlemesi ve birden fazla erkeğin birlikte işlemesi sonucunda aldıkları cezalar arasında farklar olduğu görülmektedir.
Eşsosyal dayanışmanın bir alt konumunda ise “kardeşlik/biraderlik” olarak çevrilebilecek olan “fraternity” örnek verilebilir. Yazının geri kalanında bu terime (erkeklerin eşsosyal ilişkileri bağlamında inceleneceğinden dolayı) “biraderlik” olarak atıfta bulunulacaktır. Biraderlik kavramı, erkeklerin küçük arkadaş gruplarındaki birlik ve beraberlikten doğan, toplumun tamamında incelenebilecek bir dayanışma örneği olarak ele alınabilir. Özellikle heteroseksüel erkekler başta olmak üzere erkekler arasında kendini gösteren bu iletişim ve dayanışma biçimi, Michael Flood’un 2008 yılında yapmış olduğu Men, sex, and homosociality: How bonds between men shape their sexual relations with women. Men and Masculinities başlıklı yazısında açıkça ele alınmıştır. Erkeklerin birbirleriyle paylaştıkları (ve çoğu zaman pornografik içeriklerden beslenen) cinsel dürtüler ve düşünceler, paylaşıldıkça derinleşmekte ve içerik her ne olursa olsun normalize edilmeye başlamaktadır. Tecavüz, taciz ve genel olarak cinsel istismar içerikli fetişler ve fanteziler de erkekler arası iletişimlerde paylaşılarak çoğalmakta ve (en iyi ihtimalle) küçük topluluklar bazında normalleştirilmektedir. Özellikle cinsel eğitimin bulunmadığı, cinsel ilişkilerin bir norm olarak kabul görmediği ve evlilik dışında karşı cinsle iletişimin kısıtlandığı din odaklı şekilde işleyen toplumlar başta olmak üzere genç erkekler, kendilerinden önce gelen nesillerin normallerini modernizme karşıt olacak şekilde devam ettirmekte ve bunu normal kabul etmektedirler. Kendini heteroseksüel olarak tanımlamakta olan erkeklerin oluşturduğu topluluklarda kuir bireylere karşı olan nefret, içselleştirilmiş kadın düşmanlığı ve hegemonik erkeklik biçimi bu şekilde yaygınlaşmaktadır. Patriyarkal pratiklerin sadece kadınlar üzerinde değil, çocuklar ve kuir bireyler üzerinde de baskıcı bir biçimde devam ettirilmesi bu eşsosyal dayanışma aracılığıyla sağlanmaktadır.
Ataerkil toplum yapısı içerisindeki hegemonik erkeklik, (heteroseksüel) erkeklerin kendileri haricindeki sosyal sınıflara ve gruplara baskı kurmalarını ifade eder. Hegemonik erkeklik içerisinde kadının ve (aktif olmayan) eşcinsel erkeklerin yeri, her daim heteroseksüel erkeklerden düşük olarak görülmektedir. Mike Donaldson, 1993 tarihli What Is Hegemonic Masculinity? başlıklı çalışmasında heteroseksüelliği ve homofobiyi “hegemonik erkekliğin temeli” olarak tanımlar. Erkek eşsosyalliği bağları aracılığıyla devam ettirilen ve heteroseksüel erkekler arasında yapılan cinsel içerikli paylaşımlardan beslenen bu egemenlik durumu, toplumsal muhafazakârlıkla iki taraflı bir ilişki içerisindedir. Hem muhafazakâr eğilimlerden beslenerek hem de bu muhafazakârlık düzeyinin artmasına yol açarak egemenliğini devam ettirmektedir. Heteroseksüel erkekler arasındaki bu iletişim biçimi, toplumsal açıdan ilerlemenin ve kadın erkek eşitliğinin sağlanması önünde büyük bir engel oluşturmaktadır. Erkeklerin heteroseksüel ilişkilenmelere bakışları bu iletişim biçimi aracılığıyla olumsuz şekilde etkilenmekte, ev içi emeğin ve çekirdek aile sistemindeki iş bölümünün kadınların hayatlarını kısıtlayıcı şekilde dağıtılmasına yol açmaktadır. Kadınların ikincil konumda görülmeleri; ev içi emek sömürüsünü artırmakta, heteroseksüel cinsel ilişkilerde kadının aşağılanmasına sebebiyet vermekte, kız ve erkek çocuklarının yetiştirilmeleri açısından derin ve önemli farklar oluşmasına yol açmaktadır. Ataerkil pratiklerin yıkılmasının ve kadınların hem hukuki hem de toplumsal olarak erkeklerle eşit konumda görülmelerinin önünde heteroseksüel ilişkilerdeki cinsiyet rolleri dağılımı temelli şekilde bir engel teşkil etmektedir.
Kaynakça
Connell, R. W., & Messerschmidt, J. W. (2005). Hegemonic Masculinity: Rethinking the Concept. Gender & Society, 19(6), 829-859. https://doi.org/10.1177/0891243205278639
Donaldson, M. (1993). What Is Hegemonic Masculinity? Theory and Society, 22(5), 643–657. http://www.jstor.org/stable/657988
Flood, M. (2008). Men, Sex, and Homosociality: How Bonds between Men Shape Their Sexual Relations with Women. Men and Masculinities, 10(3), 339-359. https://doi.org/10.1177/1097184X06287761
Hammarén, N., & Johansson, T. (2014). Homosociality: In Between Power and Intimacy. SAGE Open, 4(1). https://doi.org/10.1177/2158244013518057
Yürek, N., & Karaboğa, A. (2018). Türkçe Ders Kitaplarında Hegemonik Erkeklik. Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi. 14. 956-987. https://doi.org/10.17860/mersinefd.462815




